Vücudunuzdaki sessiz kiracılar
- DO Danisarakogren
- 5 Eyl 2022
- 2 dakikada okunur
İnsan vücudu, dışarıdan bakıldığında tek bir bilinç tek bir dinamik tek bir organizma gibi gözükür. Oysa kendi hücre sayısından 10 kat daha fazla bakteriye ev olan, kendi işleyişini de onlara borçlu olan mikro boyuttaki dostlarımızın evrenidir. Derinizde, ağızınızda, burnunuzda, bağırsaklarınızda; ‘1’ olmaya çalıştığınız bedeninizde sizi bir an olsun yalnız bırakmayan trilyonlarca bakteri anne rahminden son gününüze kadar sizinledir.
Önce varlıkları sonrasında etkileri yavaş yavaş anlaşılmaya başladığında daha fazla veri için bilim insanları tarafından birtakım kavramlarla araştırma konularında yerini almaya başlamıştır. Mikrobiyota kavramı vücut içinde yaşayan bu bakterilerin, dahası mantar, arke ve virüslerin genel ismidir. Birbirleriyle etkileşerek oluşturdukları ekosisteme de ‘’mikrobiyom’’ denir. Mikrobiyom kavramını ilk tanımlayan bilim insanı sadece yararlı bakterilerin değil hastalık yapan veya vücuda +,- bir etkisi bulunmayan nötr bakterilerin de yer aldığı bir ekolojik topluluktan bahsetmiştir.
Karnımızdaki oompa loompa’lar
Bağırsaklarımız, ne yersek o olmamızdaki en büyük etken, mikrobiyotanın büyük bir kısmının yaşam alanıdır. Yediklerimizin vücudumuzun yakıtı haline gelmesi karmaşık bir süreçtir. Çok sayıda hormon, enzim, fizyolojik yolak iş birliği içinde çalışır. Trilyonlarca bakterinin kendi sindirimi, metabolizma ürünleri; tüm olayların gerçekleştiği ortam olan bağırsakların sıcaklığını, pH’sini, oksijenini kısacası enzimlerin çalışması için gerekli koşulları etkiler. Bu yüzden sindirim olayının sorunsuz devamı bu bakterilerin sayı ve niteliğiyle doğrudan ilişkilidir.
Huzursuz bağırsak huzursuz insan
Uzun mesailerde çalışan ‘modern’ insan tarafından hastalık olarak nitelendirilmese de hayat kalitesini bozan bir sendrom: Huzursuz bağırsak sendromu ya da evrensel kısaltması ile IBS. Kronik kabızlık, ishal, hazımsızlık, karın ağrısı, şişkinlik gibi belirtileri olan bu sendrom özellikle hareketsiz yaşam ve dengesiz beslenmenin arttığı meslek gruplarında daha çok görülür. Çeşitli sebepleri olan bu sorunun çeşitli çözümleri de vardır. Gün içi hareketi arttırmak ve su alımını takip etmek bazıları için yeterli olacak olsa da sağlıklı beslenme ile bağırsak florasını dengeleme daha uzun süreli ve etkili bir sonuç için gereklidir.
Denge yoğurtla mı kurulur turşuyla mı?
Bakterilerin de besinlere ihtiyaç duyduğunu düşünürsek yediklerimiz bizim kadar onlar için de önemli. Prebiyotik denilen lifler bakteriler için hayati öneme sahiptir. Ve dışarıdan alımları önemlidir. Probiyotik içeren gıdalar ise bakteri besini değil bakteri içerir. Bunlar da mikrobiyota çeşitliliği ve canlılığı açısından oldukça önemlidir. Çünkü bakteri sayısı kadar yaralı/zararlı olanların oranı da önemlidir. Ve bu oran bağırsak koşullarını koruyarak yani sağlıklı beslenerek korunur. Çeşitli diyetlerin bu orana faydaları halen araştırılsa da çoğunluk tarafından kabul edilip önerilen tek bir beslenme şekli yoktur. Genetik farklılıklar, gıda intoleransları, alerjiler, günlük yaşam stiline göre kişiye göre bir beslenme planı oluşturulmalıdır.
Egzersiz, düzenli, uyku, stresten uzak yaşam, alkol ve sigara kullanımını minimuma indirmek ya da mümkünse sıfırlamak ise faydalı olduğu farklı araştırmalarca kanıtlanan yöntemlerdir. Yani bağırsak sağlığı tek bir kaleme indirmektense bir bütün olarak değerlendirilmeli ve bir yaşam stili olarak benimsenmelidir.
Kısacası kendi içinizdeki ekosistemle tanışmak, düzenine yardımcı olmak tek bir altın kurala bağlı değildir. Biraz araştırma, biraz deneme-yanılma ve biraz sabır gerektiren bu süreç sağlıklı günlerinize değecek bir çabadır. Kiracı olarak nitelediğiniz trilyonlarca mikro yaşamı mutlu etmek size umduklarınızın yanında beklemediğiniz faydalar da sağlayacaktır. Belki de beklentisi olan ev sahibi siz değil onlardır.

Commentaires